Ölüm karşısında insan çaresizdir. Bunun tek sebebi vardır aslında bu deneyimi bir gün kendisinin de yaşayacağı bilincidir. ‘Tesellinin ortaya çıkması için ‘ihtimal’ mutlak surette gereklidir. Yani daha doğru bir ifadeyle ihtimal dahilinde ise teselli işe yarayabilir. Ancak ölüm mutlak sondur ve hiçbir teselli kabul etmez. Birisi bir yakınını kaybettiğinde, insanın ne yapacağını ne diyeceğini bilememesi kaçınılmazdır. Böyle durumlar için insanın elindeki tek seçenek susmaktır. Ölüm kelimelerle anlatılamayacak kadar zor bir o kadar da karmaşık bir olaydır. Kelimeler, yaşayanlar içindir. Hiçbir dil, ölümü açıklayamaz. Bu ne dilin ne de ölümün sorunudur. Bilinçli olmanın belki de en acınası tarafı budur. İnsan ölümü bilir ancak onu açıklayamaz. Tam da bu yüzden varoluşumuz da bir boşluk oluşur. İyi ki var oldum diyemeyiz çünkü biliriz ki mutlaka yok olacağız. Varoluş sıkıntısı, var olduğumuz için değil yok olacağımızı bildiğimizden oluşan bir sıkıntıdır. Ve korkarım ki dostlarım, bu sıkınt...
Hayatın akışı manzaralı güzel bir köşeye kuruldum. Yargılarım sandıkta kilitli kalmakla yetiniyor. Defterimin boş yapraklarını da doldurmuyorum. Sesim, susamış bir ağacın suyu çekişi duyulacak bir sessizliğe biat etmiş durumda. Özgürlük istiyor kimileri. Kısıtlama olmadan davranmalı, düşüncelerimi özgürce haykırmalıyım diyorlar. Bok haykırırsın sen. Küreselleşmiş etiğin, ulusal etiğin, kültürel etiğin hatta mahallenin etiğinin oluşturduğu çerçevenin bir resmisin. Zincirlerini kendin kilitleyecek kadar özgür olacaksın. Mutluluk istiyor kimileri. Duvarına sabitlediği kocaman ekranda gördükleri parıldıyor hayallerinde. Vaatlerden besleniyor ruhları. Maddi, manevi her şeyin zirvelerini zorlamak istiyorlar. Mutluluk denen zırvaya odaklanıp ter dökecekler, ağlayıp duracaklar bir ömür kadar. Eğlenmek istiyor kimileri. Huzurun sadece gülmekten ibaret olduğunu sanan cahil sürüleri. Üzülmenin, öfkelenmenin, korkmanın ve daha birçoğunun ince ince işlenmiş güzelliğini yakalayamada...