Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

yokoluş sıkıntısı

Ölüm karşısında insan çaresizdir. Bunun tek sebebi vardır aslında bu deneyimi bir gün kendisinin de yaşayacağı bilincidir. ‘Tesellinin ortaya çıkması için ‘ihtimal’ mutlak surette gereklidir. Yani daha doğru bir ifadeyle ihtimal dahilinde ise teselli işe yarayabilir. Ancak ölüm mutlak sondur ve hiçbir teselli kabul etmez. Birisi bir yakınını kaybettiğinde, insanın ne yapacağını ne diyeceğini bilememesi kaçınılmazdır. Böyle durumlar için insanın elindeki tek seçenek susmaktır. Ölüm kelimelerle anlatılamayacak kadar zor bir o kadar da karmaşık bir olaydır. Kelimeler, yaşayanlar içindir. Hiçbir dil, ölümü açıklayamaz. Bu ne dilin ne de ölümün sorunudur. Bilinçli olmanın belki de en acınası tarafı budur. İnsan ölümü bilir ancak onu açıklayamaz. Tam da bu yüzden varoluşumuz da bir boşluk oluşur. İyi ki var oldum diyemeyiz çünkü biliriz ki mutlaka yok olacağız. Varoluş sıkıntısı, var olduğumuz için değil yok olacağımızı bildiğimizden oluşan bir sıkıntıdır. Ve korkarım ki dostlarım, bu sıkınt...

İzbe Köşemin Manzarası...

 Hayatın akışı manzaralı güzel bir köşeye kuruldum. Yargılarım sandıkta kilitli kalmakla yetiniyor. Defterimin boş yapraklarını da doldurmuyorum. Sesim, susamış bir ağacın suyu çekişi duyulacak bir sessizliğe biat etmiş durumda. Özgürlük istiyor kimileri. Kısıtlama olmadan davranmalı, düşüncelerimi özgürce haykırmalıyım diyorlar. Bok haykırırsın sen. Küreselleşmiş etiğin, ulusal etiğin, kültürel etiğin hatta mahallenin etiğinin oluşturduğu çerçevenin bir resmisin. Zincirlerini kendin kilitleyecek kadar özgür olacaksın.  Mutluluk istiyor kimileri. Duvarına sabitlediği kocaman ekranda gördükleri parıldıyor hayallerinde. Vaatlerden besleniyor ruhları. Maddi, manevi her şeyin zirvelerini zorlamak istiyorlar. Mutluluk denen zırvaya odaklanıp ter dökecekler, ağlayıp duracaklar bir ömür kadar.  Eğlenmek istiyor kimileri. Huzurun sadece gülmekten ibaret olduğunu sanan cahil sürüleri. Üzülmenin, öfkelenmenin, korkmanın ve daha birçoğunun ince ince işlenmiş güzelliğini yakalayamada...

Ateşe Kendimiz Ulaşacağız

Mitoloji denince akla gelen Yunan’dan günümüze kalan en müstesna titan, akıllı, kurnaz ve en önemlisi insan dostu olarak nitelendirilen Prometheus. O, güç ve kudretin mutlak iktidarı nesli titanları karşısına alıp Olimpos Tanrılarının yanında yer alacak kadar akıllı ama aynı Tanrılardan ateşi çalarak insanlara verecek kadar merhametliydi. Prometheus, ateşi tanrılardan çalıp insana vermişti. İnsanoğlunun kaderini kendinin yazması için. Akıllı, kurnaz, yaratıcı ve en önemlisi insan dostu olarak nitelenebilecek Prometheus. Güç ve kudretin mutlak iktidarı, titanlara karşı savaşıp bu iktidarın hâkimiyetini ele alan Olimpos Tanrıları’nın aksine bilginin tarafları olmayı yeğlemiştir. Prometheus, “önceden gören” anlamına gelen adının hakkını vererek titan olmasına karşın titanların mağlubiyetini görmüş Olimpos Tanrıları’nın yanında yer almıştır. Diğer taraftan bakacak olursak intikamının başlangıcını yapmıştır da diyebiliriz. Sonuçta geleceğin paralelinde bir görüye sahiptir. Prometheus, gözya...

Kulaklık Etkisi

 Hava da soğukmuş diye düşündü apartmanın kapısını kapatırken oysa pencereyi açıp baktığında bu kadar soğuk değil gibiydi. Bunun sebebi neydi acaba? Son zamanlarda bu sık sık oluyordu. Bunu bir bilene sorayım diye geçirdi kafasından, köşeyi dönerken… Cadde de insanların akşam eve dönüş telaşı vardı. Hızlı hızlı yürüyenler hatta koşanlar… Bu kadar acele ettiklerine göre bir amaçları olmalıydı. Yemeğe yetişmek, çocuğu okuldan almak gibi. En son ne zaman bir yerden bir yere aceleyle gittiğini hatırlamaya çalıştı. Anımsayamadı. O an içine bir ürperti geldi. “Uzun zamandır amacım yok mu?” Bu soruya cevap vermemeyi tercih etti. Kulaklığın düğmesine bastı. Radyodaki şarkıyı bedeninde hissedince, derin bir nefes alıp yürümeye devam etti. Bu aralar radyo dinlemek daha çok hoşuna gidiyordu. Birisi sorduğunda ise “hayatıma sürpriz katmayı severim” diyordu. Şarkı çalmaya başlayınca düşünceler dile gelmeye başladı. Hep öyle olmaz mı? Şarkı dinlemek yeri geldiğinde düşüncelerini dinlemekti onun ...

Biraz 'Ben'i Anlatmak İstiyorum

 “İnsan bazendir, daima değil,” diye bir cümle duydum arkadaşımdan kimin söylediğini bilmiyorum. Aslında bu önemli de değil, cümle ilk okuyuştu kulağa hoş geliyor değil mi? Cevap evet ama kanaatimce bu cümle şöyle olmalıdır. “İnsan bencildir daima.” Her işimizden bencillik akar. Her şeyi “ben”e göre planlarız, yaparız, duyarız. Önemli olan ‘ben’dir ama bunun için insanlara kızmak doğru değil. Bu yaratılışta, evrimde, doğada adına ne derseniz deyin mutlaktır. Zihinlerimiz ‘ben’ için düşünür, ’ben’ için yorumlar. Ben sadece ‘ben’i bilebilirim. ‘ben’i koruyabilirim. Aslında insanların sorunlarının temelinde bencil olması değil bencil değillermiş gibi davranması yatmaktadır. Davranışla, kelimeler çatışamaz. Eğer bu tezatlık olursa rahatsız hissederiz. Kimileri buna vicdan azabı der. Kimileri ise yalanın ağırlığı. Bunların da bir önemi yok. Hangi kelimeyle veya duyguyla ifade etmekten ziyade sorunun kaynağıyla ilgilenmeliyiz. Sebebi ise ben, ’ben’i bilmeden hayatımın hiçbir noktasında, ...

Ne Haddimize Meritokrasi

 Kendini okul sıralarında, sertifika programlarında, kurslarda, dolu veya boş geçirilmiş üniversite hayatına boğmuş gençlerin iş bulma kurumunda sıraya geçtiği, iş bilmez, bol referanslı “kalifiyeli” çalışanların taşkınına uğramış memleketimde bahsi geçmez meritokrasinin. Yaz ortasında susuz kalmış meyve bahçesinin suya olan ihtiyacı kadar elzem aslında. Peki, nedir bu meritokrasi denen meret. Meritokrasi, personel istihdamında liyakat sisteminin esas alınması anlamında kullanılan bir kavramdır. Kamu yönetimi açısından da “liyakata dayalı yönetim sistemi” ni ifade eder. Liyakat, layık olma, yeterli olma anlamında bir kelimedir. Sistemsel olarak açıklayacak olursak bir makama yerleştirilecek kişi makamın yeterliliklerini karşılayanlardan seçilir. Kişi, yetkinliklerine göre mesleki geleceğinin tayinini yapar. Güzel memleketim bir kütüphane olsa liyakat kitabını üstlerde uzanılamayacak tozlu raflarda, rutubet içinde çürümeye bırakmışız dersek abartı olmaz. Devletlerin far...